Aileye yeni bir ferdin katılması, çiftlere hamilelik döneminde yaşanan tüm sıkıntıların artık geride kaldığını düşündürüyor. Oysa minik bir bebeğin sorumluluğunun yanı sıra yaşanan hormonal değişiklikler hem erkek hem de kadın için cinsel hayatta ciddi sorunlara sebep olabiliyor. Doğum sonrasındaki değişimler en çok kadını etkiliyor. Başta cinsel isteksizlik olmak üzere, ‘disparoni’ ve ‘vajinismus’ gibi önemli pek çok soruna yol açabiliyor. Erkekler arasında da cinsel isteksizlik ve ereksiyon kaybı, doğum sonrasında en sık görülen cinsel sorunları oluşturuyor. Tedavide ise, cinsel soruna yol açan faktörler tespit edildikten sonra çifte terapi uygulanıyor ve egzersizler veriliyor.

Acıbadem Poliklinik Etiler ve Cinsel İşlev Bozuklukları Merkezi’nden Psikiyatri Uzmanı Dr. Özay Özdemir, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, doğumun ardından geçirilen uykusuz geceler, iki-üç Saatte bir tekrarlanan emzirme işlemi, bebeğin sık sık hastalanması derken ailenin yaşantısının tam anlamıyla altüst olabildiğine dikkat çekerek, “Bununla birlikte, o Güne dek sadece birbirine odaklanan çiftler, doğumun ardından neredeyse tüm ilgiyi çocuğa yöneltiyor. Bir yandan yeni bir yaşama uyum sağlamaya çalışmanın gerginliği, bir yandan da eşinden eskisi kadar ilgi görememenin doğurduğu sıkıntı, cinsel isteksizliğin oluşmasına yol açıyor” dedi.

ESTETİK KAYGILAR
Doğum sonrasında daha fazla salgılanan ve bebeğin emzirilmesinde büyük rol oynayan “prolaktin” hormonunun da cinsel isteksizlik ve vajinal kuruluğuna sebep olduğunu anlatan Dr. Özdemir, “Kadında doğal olarak bu Hormonun aşırı salgılandığı emzirme dönemi boyunca cinsel isteksizlik sorunu baş gösteriyor. Bebeğin doğumuyla birlikte cinsel partner imajına bir de Aile kavramının eklendiği düşünülürse, özellikle kadınlar annelik rolünü gereğinden fazla abartabiliyor ve doğumdan sonra cinselliğe karşı daha mesafeli yaklaşabiliyorlar” diye konuştu.

Psikiyatri Uzmanı Dr. Özay Özdemir, doğum sonrasında ortaya çıkan cinsel isteksizlik sorunlarında estetik kaygıların son derece önemli rol oynadığını vurgulayarak, “Estetik kaygılar yüzünden kendini beğenmeyen kadının sevişme sırasında zihnini sürekli bedeniyle meşgul etmesi, cinsel ilişkiden zevk almasını önlüyor. Bunun yanı sıra eşini eskisi kadar bakımlı bulmayan erkek de cinsel yaşamdan uzaklaşıyor” dedi.

DİSPARONİ
‘Disparoni’yi, kadında cinsel ilişkiye yineleyici biçimde veya sürekli olarak genital ağrının eşlik etmesi olarak nitelendiren Dr. Özdemir, “Bu sorundan yakınan kadınlar, acının verdiği korkuyla ilişki kurmaktan kaçınıyor. Hatta ağrının çok şiddetli oluşması, vajinismusa bile yol açabiliyor. Doğum sonrasında gelişen disparoninin en önemli nedeni ise, doğum sonrası kadının sağlığına tam kavuşmadan cinsel ilişkiye girilmesi. Bunun yanı sıra bir diğer neden cinsel isteksizlik sorunu yaşayan kadınlar ilişki sırasında uyarılma sorunu yaşadıkları için vajinal bölgelerinde yeterli ıslanma oluşmuyor. Vajinadaki kuruluk da disparoniye, yani ağrılı cinsel birleşmeye yol açıyor. Bunun sonucunda cinsel isteksizlik daha da şiddetleniyor ve böylece bir kısır döngü oluşuyor” diye konuştu.

Psikiyatri Uzmanı Dr. Özdemir, ‘Vajinusmus’un ise vajinal kasların, penisin içeri girmesine engel olacak kadar sıkı şekilde kasılması olduğunu ifade ederek, “Örneğin cinsel ilişkide yeniden ağrı hissedeceği kaygısına kapılan kadın, bir kaçınma davranışı olarak kendini istem dışı kasabiliyor. Bir başka neden de kadının ruhsal dünyasında yaşanan çatışmaların canlanması ile ortaya çıkan endişe, korku, kaygı duyguları oluşturuyor” dedi.

ERKEK DÜNYASI
Doğum sonrasında erkeklerde de cinsel isteksizlik başta olmak üzere uyarılmayla ilgili sorunlar (sertleşme bozukluğu, erken ya da geç boşalma) ortaya çıktığını belirten Dr. Özdemir, nadiren de görülse cinsel ilişki sırasında peniste ağrı oluşabildiğini kaydetti.

Psikiyatri Uzmanı Dr. Özay Özdemir, cinsel sorunların tedavisinin altta yatan sebebe göre değiştiğini, kimi zaman kadın hastalıkları ve doğum uzmanı ile psikiyatristin birlikte çalışmasının yarar sağladığını, erkekte bir sorun varsa, devreye üroloğun da girebildiğini belirtti.

Cinsel soruna yol açan faktörler tespit edildikten sonra çifte terapi uygulanabildiğini, nefes ve gevşeme egzersizleriyle bazı cinsel egzersizler verildiğini anlatan Dr. Özdemir, “Genellikle 6-12 hafta sonrasında tedaviden başarılı sonuçlar alınabiliyor. Bunların yanı sıra, kadın ya da erkeğin iç dünyasında bastırılmış olan ruhsal çatışmalar ön planda ise tıbbi tedaviyle birlikte yoğun bireysel psikoterapi öneriliyor” diye konuştu.
iha

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

*

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.