Ayzep Psikolojik Danışmanlık Merkezi Psikoterapisti Ayla Ketre, sınav kaygısının temelinde yatan nedenlerden birinin de öğrencinin yeterli düzeyde çalışmaması olduğu gerçeğinin öne çıktığını belirterek, her şeyin doğru planlanması ve stres faktörünün de aradan çıkartılması halinde zaman ve enerjinin kişiyi istediği sonuca ulaştırabileceğini söyledi.

Sınav kaygısı konusunda gerek öğrencilerin, gerekse de ailelerin artık bilinçli olduklarına dikkat çekerek, çocukları sınava girecek olan ebeveynlerin onların başarılı olabilmesi noktasında ‘sınav kaygısı’ ile ilgili olarak terapi almalarını sağladıklarını anlatan Ketre, öğrencilerinse yaşanılan sürecin ciddiyetinin farkında olduklarından, kaygılarından kurtulmak için terapiye Sıcak baktıklarını dile getirdi. Teknik anlamda herhangi bir eksikliği bulunmayan bir öğrencinin, sınava bir Gün kala alacağı psikolojik yardımla birlikte kaygılarından kurtulabildiğine dikkat çeken Ketre, geçmişte söz konusu kaygının 6 ayda aşılması sağlanırken, bugün gelişen uygulama teknikleriyle birlikte 4-5 seansta sorunun ortadan tamamen kaldırıldığına işaret etti.

Ketre, “Sınava girecek olan kişi; ‘Ya başaramazsam, ya bir aksilik olursa. Asla başaramayacağım’ şeklinde özetlenebilecek düşünceleri aklından geçiriyorsa, mutlaka uzman yardımı almalı. Sınav kaygısından kurtulan öğrencilerin, elde etmiş oldukları başarılar da tedavinin önemini açıkça ortaya koyuyor” dedi. Yaklaşan sınavlarla birlikte öğrencilerin ve onların ailelerinde sınav heyecanı yaşandığını gözlemlediklerini dile getiren Ayla Ketre, sınav sorularının nasıl olacağının yanı sıra adayın sınavı kazanıp kazanmayacağı ya da istediği yere yerleştirilip yerleştirilemeyeceği gibi konuların, zihindeki temel sorunlardan sadece birkaçı olduğunun altını çizdi.

Söz konusu soruların basit düzeyde zihinde sorulduğu takdirde herhangi bir problemle karşılaşılmayacağını savunan Ketre, ancak öğrencinin yeme, uyuma, sosyal aktivitelere katılma, ders çalışma gibi temel yaşam alanlarını çıkmaza sokacak düzeye gelmesi halindeyse ortada bir ‘sınav kaygısı’ olduğundan söz edilebileceğini vurguladı. Sınav kaygısıyla ilgili yardım alan öğrencilerin, sıklıkla dile getirmiş olduğu; “Sınava 10 Dakika kala zihnime sorular üşüşüyor; acaba sorular nasıl? Zor mu yoksa kolay mı? Ben bu işi başarabilecek miyim? Çok fazla yanlışım çıkar mı? Bu sınavı kazanamazsam mahvolurum, tüm emekler boşa çıkacak. Ailemin ve öğretmenlerimin güveni ne olacak?” söz ve soruların dikkat çekici olduğunu belirten Ketre, sınavın başlamasıyla birlikte kaygılı bir öğrencinin iç diyaloğu hakkında da bilgi verdi.

Ketre, kendi iç dünyasında yine kendisiyle konuşup, sorduğu sorulara kendince yanıt aramaya başlayan bir öğrencinin kalp atışlarının da giderek hızlanmaya başlayacağı gibi göz bebeklerinin normalin üzerinde büyüyerek, elleri titreyeceği gibi damağı kuruyup, zihninin neredeyse durma noktasına geldiğini anlatarak, söz konusu belirtiler arasında ağlama hissine benzer bir hisse kapılmasının da bulunduğunu ifade etti. Ketre, “Tüm bunlar yaşanırken, yine kişinin kendi içinden gelen otomatik bir komutla birlikte sınava devam ediyor öğrenci. Çoğu durumda aday, ağlama hissini genelde sınavın sonuna doğru patlama noktasıyla birlikte yaşıyor” diye konuştu.

“OLUMSUZ DÜŞÜNCELERİ ZİHNİNİZDEN TEMİZLEYİN”Sınavın ilerlemesiyle birlikte kişideki kaygıya bağlı olarak, soruların tekrar tekrar okunma ihtiyacı duyulduğunu ve zihnin bir türlü sorulara odaklanamadığını kaydeden Ketre, üst üstte sorulara yanıt verilmesi halinde öğrencinin kendisini emniyette ve güvende hissederek, sakinleşip sınava devam edebildiğini vurguladı. Ancak söz konusu durumun birkaç sorunun yapılamaması ve yanıt verilememesi halinde yeniden ortaya çıkarak, kişide kaygı belirtilerinin de görülmeye başladığının altını çizen Ketre, sınav boyunca da zihinde sürekli olarak; “Ben bunu başarabilecek miyim? Başaramazsam ne olur? Başarmak zorundayım. Soruları dikkatli okumalıyım. Benden daha iyi hazırlananlar var onlardan daha iyisini yapmalıyım. Başaramazsam diğerlerinin yüzüne nasıl bakarım, ne açıklarım?” şeklindeki sorulara yanıt aranmaya çalışıldığını belirtti.

Ketre, açıklamasını da şöyle sürdürdü; “Oysa bu sözler bir öğrencinin en büyük ve en kötü rakibidir aslında. Başarısızlık yolunda istenilen sonuca götürebilecek en kesin sözcüklerdir. Eğer gerçekten başarısız olunmak isteniyorsa sıklıkla bu sözcükleri bir öğrencinin kendisine söylemesi, kendisini hezimete uğratması yeterli olacaktır. Ya da tam aksine başarı yolunda bu sözcüklerin birer engel olduğu gerçeğini anlayarak, henüz SBS, LYS ve KPSS sınavlarına girilmemişken aday öğrencilerin bu sözcükleri ne kadar sıklıkla dillerinde kullandıklarını keşfederek, bunları sözcük dağarcıklarından çıkarmaları yerine daha olumlu ifadeler kullanmaları gerekmektedir.”

Lise ya da üniversiteye giriş sınavına hazırlanan bir öğrencinin; “Eyvah, sınava az kaldı. Hiçbir şey yetişmeyecek. Hiçbir konuyu tam olarak bildiğimi hissetmiyorum. Diğerleri her gün onlarca şey çalışıyor bense yetersiz kalıyorum” şeklinde düşündüğünü varsayan Ketre, bu olumsuz düşünce tarzının beynin tüm çalışma kapılarını kapattığını, özellikle de stres altındayken beynin kendisini koruma adlına aldığını hatırlatarak, söz konusu düşence tarzı yerine de; “Farkındayım sınava her geçen gün daha da yaklaşıyoruz. Sanırım eksik kaldığım konuları toparlasam iyi olacak. Konuları biliyor olmak kendimi s yoksa kolay mı? Ben bu işi ınava hakim hissettiriyor” şeklinde düşünülmesini tavsiye etti.

Ayla Ketre, “Nitekim sınav kaygısının altında yatan temel nedenlerinden biri de öğrencinin yeterince çalışmamış olduğu gerçeğidir. Eğer öğrencinin, düzenli ve çok çalıştığı halde kendini yetersiz görme gibi bir hatalı kabulü yoksa çalıştıklarını yeterli görecek ve herhangi bir kaygı da hissetmeyecektir. Eğer eksik bilgileriniz, öğrenmeniz gereken konularınız varsa sakince bunları toparlamaya yönelin ama onları toparlama telaşı ile daha önceki bildiklerinizi de kaybetmeyi göze almayın lütfen. Eğer her şeyi yeterince doğru planlarsanız ve stres faktörünü de aradan çıkarırsanız zaman ve enerjiniz sizi istediğiniz sonuca yöneltir. Ama kafanızdaki olumsuz düşüncelerle savaşmak pek tabi ki enerjinizin büyük bir kısmını boşa çıkaracak ve ziyan edecektir” dedi.(İHA)

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

*

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.