Uyku esnasında tipik horlama, huzursuz uyuma, sabah dinlenmeden kalkma ve sabah baş ağrıları gibi şikayetlerin, uyku apnesi semptomları olduğu belirtildi.

Uyku apnesinin, uykuda Hava akımının 10 saniyeden daha fazla süreyle kesilmesi ile karakterize bir hastalık olduğunu ifade eden uzmanlar, sebebini merkezi sinir sistemindeki bir problem nedeniyle veya solunum yollarındaki bir tıkanıklık nedeniyle oluşabileceğini, bazen de her iki durumun birlikte görülebileceğini söyledi. Bu hastalığın değerlendirilmesinde sadece solunum durmasının (apne) değil, aynı zamanda solunum azalmasının (hipopne) da hesaba katılması gerektiği kaydedildi.

Yukarıdaki şikayetler dışında hastaların gece rahat uyuyamadıkları için gündüz uyuklama hali ve uyuma isteği, çarpıntı ve Hipertansiyon gibi dolaşım sistemi şikayetleri, sinirlilik, cinsel yetersizlik ve isteksizlik gibi yakınmaların da olabileceğine değinen Op. Dr. Önder Doğan, "Özellikle gündüz uyuma isteği hastanın sosyal yaşantısını etkilemekte ve otomobil kullanırken uykuya dalma tehlikeli sonuçlara neden olabilmektedir. Uyku bozukluğu sadece hastayı değil, aynı zamanda yatağını paylaştığı eşini de rahatsız etmekte ve boşanma gibi sosyal sonuçlar doğurabilmektedir. Tanıda kullanılan polisomnografi (uyku testi) önemli bir testtir. Bu testte hasta uykudayken beyin elektrografileri, EKG, göz hareketleri, kandaki Oksijen düzeyleri ve hava girişleri devamlı kaydedilir. 5-8 Saat süresince kaydedilen bu bulgular değerlendirmeye alınır. Eğer solunum durması ve hava akımı azalmaları (apne ve hipopneler) belli bir sayının üzerindeyse uyku apnesi tanısı konulur" şeklinde bilgi verdi.

Hastalığın tedavisiyle ilgili olarak da, "Öncelikle kilolu hastalar, kilo verdirmeye teşvik edilmelidir. Alkol ve kullanılan bazı sakinleştirici ilaçlar mutlaka kesilmelidir. Bu yöntemlerle tedavi sağlanamıyorsa ileri tedavilere geçilir. Bir sonraki adım CPAP'dır. Yani bir maskeyle hastaya devamlı olarak basınçlı hava veren bir cihazın kullanılmasıdır. Bu tedaviyle hastaların büyük bir kısmı tedavi edilebilmektedir. Ancak kullanım zorluğu nedeniyle hastaların yarıya yakını cihaz kullanmayı bırakmaktadır" şeklinde konuşan Op. Dr. Önder Doğan, cerrahi tedavi yöntemlerdeki ilk adımın solunum yolları tıkanıklığına neden olan burun problemlerinin (septum deviasyonu, konka hipertrofisi) düzeltilmesi olduğuna değinerek, hastaların 3'de 1'ine yakınının bu tedavilerden fayda görebildiğini, ancak şiddetli apne vakalarında farklı cerrahi teknikler uygulandığını vurguluyarak, bu yöntemleri şöyle sıraladı:

"Uvulupalatofaringoplasti: Damağın bir kısmının, bademciklerin ve küçük dilin çıkartıldığı tekniklere UPPP adı verilmektedir. Bu teknikle aşırı derecede yer kaplayan bölgeler küçültülür ve damağa bir gerginlik kazandırılır. Böylece bu bölgede havayolu genişliği arttırılır ve damağın aşırı hareketleri engellenir. Bu cerrahi laser veya radyofrekans yöntemiyle de yapılabilmektedir.

Özellikle dilin aşırı büyük olduğu durumlarda dil köküne ve alt çene kemiğine yönelik cerrahi işlemler de gerektiğinde yapılabilmektedir. Bu cerrahi girişimlerde dilin arkaya doğru giderek havayolunu kapamasının engellenmesi amaçlanmaktadır. Bu cerrahi girişimler diğer tekniklerle birleştirildiğinde iyi sonuçlar alınmasına karşın yapılan ameliyatın diğerlerine göre daha büyük ve risklerinin fazla olması nedeniyle ancak seçilmiş vakalarda uygulanması düşünülebilir.

Radyofrekans yöntemi ile damak gerilmesi: Ameliyatta damak dokusu içine girilerek özel bir aletle radyofrekans dalgaları damak içerisine verilir. Bu işlem sonucunda doku reaksiyonu olarak birkaç hafta içerisinde damakta bağ dokusu gelişerek damağın hacminde azalma ve gerilme ile horlamaya neden olan hareketlerinde bir azalma oluşur. Uygulanması basit olan bu yöntemde bazen 2-3 seans gerekmektedir. Başarı oranı yüzde 50'nin üzerinde olan bu yöntemde hasta uyumu oldukça iyidir. Ancak birkaç seans gerektirebilmesi, uzun dönemde etkisinin azalması ve uyku apnesi tedavisinde başarı olasılığının düşük olması dezavantajlarıdır.

İlaç injeksiyonuyla damak gerilmesi (injection snoreplasty): girişiminde damak dokusu içine dokuları sertleştiren bir ilaç verilir. Radyofrekans yöntemiyle hemen hemen aynı sonuçları veren bu yöntemin avantajı daha kolay ve ucuz olmasıdır.

Pillar damak implantı: En son olarak geliştirilen yöntemlerden biri olup kullanımı giderek yaygınlaşmakta ve büyük kabul görmektedir. Bu teknikle damak içerisine tıpta uzun süredir kullanılan ve doku ile uyumlu bir Maddeden yapılan 3 adet çubuk yerleştirilerek damağın geriye düşmesi engellenir ve ve aşırı hareketleri azaltılır. Damağa konulan bu implantlar 6-8 hafta içerisinde doku ile bütünleşerek etkisini göstermeye başlar. Hekim için uygulaması çok kolay hasta için de oldukça basit bir girişimdir. Bu girişimden sonra hasta rahatsızlığı en alt düzeydedir. Sadece 1 kez uygulanmasının yeterli olması da büyük avantajdır. Uygulanması basit, hasta için zahmetsiz ve sonuçlarının hem basit horlama hem de uyku apnesi hastalarında iyi olması ve etkinin uzun dönemde de davam etmesi yanında diğer tekniklere göre gerektiğinde çıkartılarak eski haline dönüştürülebilme olanağının olması avantajlarıdır". iha

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

*

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.