Türkiye’de daha çok evli kadınların cinsel şiddete maruz kaldığı belirlendi. Bununla birlikte Alkol kullanımının cinsel şiddeti tetiklediği ve her meslekten erkeğin cinsel şiddet uyguladığı kaydedildi.
Cinsel Tıp Derneği’nin yaptığı, ‘Cinsel Şiddet Anketi’ sonuçlarına göre, Türkiye’de cinsel şiddet her geçen Gün artıyor. Araştırmaya göre, kadınları istemediği cinsel ilişkiye zorlamak, tecavüz, başka kişilerle cinsel ilişkiye zorlamak, cinsel olarak kişiyi korkutan ve kıran davranışlarda bulunmak, sürekli kadınlığını aşağılamak, Telefonla, mektupla veya sözlü olarak sürekli cinsel içerikli tacizlerde bulunmak, cinsel organlara zarar vermek, namus ve töre nedeni ile baskı uygulamak gibi cinsel şiddet içeren eylemlerde artış var.
Cinsel Tıp Derneği, bin 460 kadın üzerinde bir araştırma yaptı. Araştırmada cinsel şiddete uğrayan kadınların yüzde 63’ünün evli, yüzde 21’inin boşanmış, yüzde 7’nin nikahsız birliktelik yaşayan ve yüzde 9’unun da bekar olduğu ortaya çıktı. Araştırma sonuçlarına göre, kadınların yüzde 40’ı fiziksel şiddete ve yüzde 20’ye yakını da cinsel şiddete maruz kalıyor yani kocaları tarafından istemediği biçimde ya da türde cinsel ilişkiye zorlanıyor. Cinsel şiddete maruz kalan kadınların yüzde 50’si ara sıra, yüzde 35’i bazen ve yüzde 15’i de nadiren olarak cinsel şiddete uğruyor. Cinsel şiddete uğrayan kadınların yüzde 60’ı kocasından, yüzde 20’si boşandığı eşinden, yüzde 10’u birlikte yaşadığı erkekten, bir kısmının da akraba ve tanıdıklarının şiddetine uğruyor. Cinsel şiddete uğrayan kadınların sadece yüzde 15’i yaşadıklarına çare olarak mahkemeye, yüzde 12’si de karakola başvuruyor.
Cinsel Tıp Derneği Başkanı Dr. Cem Keçe, gerçek sonuçların araştırma sonuçlarından daha fazla olduğunu tahmin ettiklerini belirterek, bu durumda oranlardan ziyade pornografik filmlerde geçen sahneleri canlandırmaya zorlanan mor gözlü, tecavüze uğramış, kırık kemikli, ağır bedensel ve ruhsal travma geçirmiş kadınların sayısının her geçen gün artmasının daha fazla önem taşıdığının altını çizdi.
Kadınların cinsel şiddet olaylarını duyurmamasının çok nedenli olduğunun altını çizen Dr. Keçe, “Bedensel ve ruhsal bir travmaya maruz kalmış kadının topluma mağdur olduğunu ispat etmesi yükümlülüğü de vardır. Bu nedenle kadınlar cinsel şiddeti gizlerler” dedi.
Masum olduğunu kanıtlayabilse bile, toplumun, hatta ailesinin gözünde kötü şekilde algılanma korkusunun halen geçerli olan bir endişe olduğunu söyleyen Keçe, bu durumdan kurtulması için bekar olan bir kadına kendisine cinsel şiddet uygulayan erkekle evlenmesinin önerildiğini vurguladı. Cinsel şiddetin daha çok erkekler tarafından uygulandığını iddia eden Dr. Keçe, “Cinsel şiddet ilişkilerdeki iktidar çekişmesinin bir sonucu olarak ortaya çıkmakta ve bir kişinin kendi rızası dışında cinsel bir eyleme hedef olması ya da buna kalkışılması olarak tanımlanmaktadır. Kadın, erkek, çocuk, genç, yaşlı, her cinsiyetten, her meslekten ve her sınıftan insan cinsel şiddete maruz kalabilir. Cinsel şiddet sözle, dokunmayla, davranışlarla da olabilir. Cinsel şiddetle her yerde ve her konumda karşılaşılabilir. Kadınların hareket alanlarını sınırlamak, yaptıklarını denetlemek, disiplin, terbiye, namus kavramlarının ardına saklanmak cinsel şiddeti normal olarak göstermeye veya algılamaya yönelik kültürel bir eksikliğimizdir. Bu nedenle cinsel şiddet uygulayanlar daha çok namus kavramının arkasına sığınıyorlar” diye konuştu.
Gazetelerin üçüncü sayfalarını dolduran kadınlara yönelik şiddet olaylarını, ırza geçme, ensest ilişki, fahişelik, pornografi ve eş dövme başlıkları altında toplanabileceğini anlatan Dr. Keçe, fiziksel şiddete uğrayan kadınların büyük bir bölümünün cinsel şiddete de uğradığı ifade etti. Fiziksel şiddete maruz kalan kadınların yüzde 36’ya yakınının fiziksel şiddetten sonra cinsel şiddete uğradığının altını çizen Keçe, “İlişkilerde görülen acıların en yaygın olanı cinsel şiddettir. Kadınların çoğu dayak, sövme, itip kalkma gibi fiziksel şiddet uygulamalarından sonra cinsel ilişki kurmaya zorlanma, ters ilişki, ensest ilişki, çocukların önünde cinsel ilişkiye zorlanma, aşırı cinsel ilişki kurma baskısı, oral ilişki ve çeşitli aletler kullanarak ilişkiye zorlama gibi cinsel şiddete de maruz kalmaktadır. Direndiklerinde veya itiraz ettiklerinde ise tecavüze uğramaktadırlar” şeklinde konuştu.
“CİNSEL TACİZE UĞRAYANLAR MİMLENME ENDİŞESİ İLE DURUMU SAKLIYOR”
Keçe, cinsel şiddet uygulayan erkekler arasında yaptıkları çalışmada, bu erkeklerde kadınların cinsel şiddet uygulanmasından haz aldıkları inancı gibi kadın cinselliğine ilişkin çarpık ve yanlış cinsel mitler, şiddet kullanmayı içeren sapmış bir cinsel uyarılma anlayışı, karşı cinsle ne zaman ve hangi koşullarda cinsel ilişki kurabileceğine ait beceri ve bilgi eksikliği olduğunu tespit ettiklerini söyledi. Keçe, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Cinsel şiddet olgularının kadınlar tarafından çok kere bildirilmemesini, kadınların aslında olayları kışkırttığı ve cinsel şiddetten zevk aldığı düşünceleri ile açıklayan cinsel mitlerin maalesef halen sürdüğünü üzülerek görmekteyiz. Aksine kadınların kuyruk salladığı, mini etek giyerek veya karanlıkta dolaşarak ya da başka yollarla erkekleri kendilerine saldırmayı kışkırttığı görüşüne sahip erkeklerin sayısında da artış vardır. Sadece mini etek giymek kadınlara yönelik şiddet olaylarının belli başlı nedenlerinden biridir. Kadın ve erkek arasındaki güç ilişkisi kadınların aleyhine işliyor. Çalışan ve eğitimli kadınlar bile işyerlerinde cinsel tacize maruz kalıyorlar. Cinsel taciz de iş verimini düşürüyor. Cinsel tacize uğrayanlar çevresinden dışlanma, işten atılma ve mimlenme endişesiyle bu durumu saklıyor. Cinsel tacizi önlemeye yönelik yeni yasal düzenlemeler yapılmalı ve toplumda bu konuya ilifekler tarafından uygulandığşkin bir duyarlılık oluşturulmalıdır. Cinsel şiddete uğrayan kadınların ruhsal durumları çok kötü gelişiyor ve bu nedenle intihara sık rastlanılıyor. Cinsel şiddete uğrayan kadınlarda cinsel isteksizlik, orgazm olamama, ağrılı cinsel ilişki, korku, ürkeklik, içine kapanma, konuşurken gözle iletişim kuramama, çekingenlik, titreme krizleri, uykusuzluk, halsizlik, aşırı yorgunluk, kendini suçlama, sesli uyaranlara karşı aşırı tepki, bulantı, baş dönmesi, unutkanlık, çarpıntı, öfke patlamaları, umutsuzluk, çarpıntı, yalnız sokağa çıkamama, güvensizlik, yalnızlık, ağlama krizleri ve hayata karşı ümitsizlik sık görülmektedir”.
Şiddet uygulayan erkeklerin, yalnızca, hasta ruhlu ve Alkolik olduğunu düşünmemek gerektiğini söyleyen Dr. Cem Keçe, aralarında normal, sorunsuz davranan erkeklerin de çoğunlukta olduğunun ileri sürdü. Cinsel şiddet mağduru kadınların kocalarını “dışarıda melek” olarak tanımladıklarını anlatan Keçe, “Hatta bazıları, ailesine ve dostlarına cinsel şiddete uğradıklarını söylediklerinde kimseyi inandıramadıklarını söylüyorlar” dedi. Alkol kullanımının cinsel şiddeti arttırdığını belirten Keçe, Alkollü olduklarında erkeklerin daha rahat cinsel şiddet uygulayabildiğini ve şiddeti alkolün arkasına sığınarak açıklayabildiğini vurguladı.
“SADECE İŞSİZ VE GELİRİ OLMAYANLAR CİNSEL TACİZDE BULUNMUYOR”
Yaptıkları araştırmaya göre fiziksel şiddetten hemen sonra yüzde 25 oranla kadınların tecavüze uğradıklarının altını çizen Cinsel Tıp Derneği Başkanı Dr. Cem Keçe, cinsel şiddet uygulayan erkeklerin büyük bir bölümünün gelir getiren bir işi olduğunu söyledi. Keçe, “Bu durum cinsel şiddet uygulayanların işsiz, güçsüz erkekler olduğuna dair ön yargıyı geçersiz kılmaktadır. Cinsel şiddet uygulayanlar Avukat, Mühendis, iş adamı, doktor, mali müşavir ve sanatçılar gibi her meslek grubundan ve her kesimden erkekler olabilir. Bir diğer önemli nokta da bu acı ve inanılması güç olayların herkesin başına gelebileceği gibi, herkes tarafından da yapılabileceğidir” değerlendirmesinde bulundu.
Cinsel şiddet uygulamaya meyilli erkeklerin ikili ilişkilerde genellikle önceden sinyaller verdiğini belirten Keçe, sinyalleri anlamanın ve karşıdaki kişinin tanınmasının kadınları sorunlu bir ilişkiye derinlemesine dalmaktan koruyabileceğini kaydetti. Keçe, cinsel şiddet uygulayabilecek erkeklerin ortak özelliklerini şöyle: sıraladı:
“Cinsel şiddet uygulama potansiyeline sahip erkeklerden kaçınmak için aşağıdaki sinyallere dikkat edin. Bunlar; ilişkiniz olan erkek kırıcı olursa, aşırı ve nedensiz yere kıskançlık gösterirse, aşağılayıcı yorumlar yaparsa, sizi görmezlikten gelirse, nasıl giyineceğinize karışır ve baskı yaparsa, sizi kendisiyle eşit konumda görmez ve kendini üstün görürse, çok fazla içki içer, uyuşturucu kullanırsa, sizi sarhoş olmaya, uyuşturucu kullanmaya veya cinsel ilişkiye girmeye zorlarsa, sert, sinirli ve tehdit edici biçimde davranırsa, ani çıkış ve inişleri varsa, genelde karşı cins hakkında olumsuz konuşursa, şiddet kullanma konusunda tehditkar olursa dikkatli olunmasını ve ilişkinin yeniden gözden geçirilmesini tavsiye ediyoruz”.
Cinsel şiddete maruz kalanlara, var olan durumu, kendilerini anlayacak ve destek verecek ve yardımcı olabilecek bir yakınına anlatmasını öneren Cinsel Tıp Derneği Başkanı Dr. Cem Keçe, “Polise başvurun, tıbbi ve psikolojik yardım Alın ve durumunuzu tercihen bu konuda çalışan bir hukukçuya danışın” önerisinde bulundu.
Bir yakını cinsel şiddete maruz kalanlara da önerilerde bulunan Keçe, “Ona destek olun, dinlemeye hazır olduğunuzu gösterin, onu dinleyerek inandığınızı, bunun onun suçu olmadığını, olanlardan dolayı üzgün olduğunuzu ve yardıma hazır olduğunuzu belirtin” diye konuştu.
Cinsel şiddete maruz kalan kişilerin büyük olasılıkla korku, güvensizlik ve yalnızlık duyguları içinde olacağının altını çizen Keçe, “Bu nedenle onunla vakit geçirin, hukuki danışmanlık ve tıbbi açıdan yardım almasını ve güvenlikli bir yerde kalmasını sağlayın, gündelik hayatında destek olun” şeklinde uyardı.
Ankara(iha)