Psikologlar, organik, tıbbi veya fizyolojik olarak herhangi bir hastalık olmadığı halde yaşamdaki cinsel işlevlerin yeterince ya da beklenildiği gibi yerine getirilememesi durumlarını cinsel fonksiyon bozuklukları grubuna dahil ediyor.Yard. Doç. Dr. Psikolog Nevin Eracar, "Yani kadın ve erkeğin, kimin tarafından bakarsak bakalım, cinsel fonksiyonunda bir aksama, bir isteksizlik, bir bozulma, bir rahatsız olma halinden söz ediyoruz. Çok genel hatlarıyla bunu başka psikiyatrik veya psikopatolojik diyebileceğimiz problemlerin yanı sıra da görebiliriz. Yani herhangi bir psikolojik veya psikiyatrik bir hastalığın tablosunun içinde yer alan bir belirti olarak da karşımıza çıkabiliyor' diyor.Genel anlamıyla bakıldığında, insan üreme duygusuyla, ötekine gitme, ötekiyle buluşma, kendi öbür parçasıyla buluşma ve onunla bütünleşme arzusu ile cinsel istek duyar. Bu isteklerin duyulmadığı durumlar, çok ana hatlarıyla depresif bir durum olduğunu, bir genel yaşam isteksizliği, sevgiyi reddetme hali olduğunu düşündürür ilk bakışta. Psikolog Eracar, "Bu sorunları yaşayan bütün vakalarla çalışırken, örtülü veya açık depresif özelliklerin, bu cinsel bozukluk tablosuna eşlik ettiğini görüyoruz' saptaması yapıyor.Bütün hayatı etkiliyorEğer bir çare aranmazsa, bu durum bütün hayata yayılabiliyor. Hatta hiçbir Depresyon belirtisi bariz olarak görülmeyip, sadece bunu da bir hastalık kabul edip, yaşam boyu bu konuyu çözmediği için cinsel fonksiyonunu yerine getiremeyerek yaşayan insanlara da rastlıyoruz.Zaten depresif kişilik diye bir gerçek var. Bazılarımız küsmeye, kapanmaya, hayatın keyfini çıkaramamaya daha yatkın. Daha değersizlik duyguları içinde bu insanlar. Kolayca küsebiliyorlar ve uzmanların ‘depresif kişilik özellikleri' diye tanımladıkları gruba giriyorlar. Depresif kişilik yapısında sözünü ettiğimiz problemlerin gelişmesi ve ortaya çıkışı biraz daha kolay oluyor.Yard. Doç. Dr. Nevin Eracar, bu yapıyı şöyle açıklıyor:"Dışarıdan baktığınızda cinsel fonksiyon sorunları dışında başka hiçbir problemi yokmuş gibi görünen bir insanın bir de bakıyorsunuz hayatında bir takım korkuları, bir takım saplantıları, takıntılı düşünceleri veya davranışları da var. Ama ilginç bir şekilde onu kendine göre bir takım savunmalarla organize etmiş ve kimseye bir zarar vermeden, kendisine de çok fazla engel olmadan bu problemleriyle yaşayıp gidiyor. Mesela bu bir köpek fobisi olabilir yanı sıra, Günde belli sayıda elini yıkama takıntısı olabilir, belli hareketleri belli hareketlerin arkasından yapma isteği olabilir, evine misafir geldikten sonra mutlaka tepeden tırnağa her şeyi temizleme olabilir. Fakat bunlar dışarıdan bakıldığında görülmeyeceği gibi, kişi bunları adeta büyük bir ihtiyaçla yaptığı için, kendisi de pek şikayet etmez. Bunlara göre kurmuştur düzenini. Ama etrafındaki insanları dinlediğiniz zaman bu ritüellerin veya bu fobilerin o insanların da hayatını çok zorlaştırdığını duyarsınız.'Ancak yine de bu kişi bir evin annesi ya da babasıysa, orada yaşayan çocuklar da düzeni böyle öğrendikleri için onlar da bu özellikleri benimsiyor ya da bunlara karşı çıkmak gibi bir ihtimali ortaya koymuyorlar. Dolayısıyla ortada bir depresyon görülmüyor. Ama aslında bu depresif yapı sadece cinsel fonksiyon bozukluğuyla değil, daha başka detaylı düşünce ve belirtilerle de kendini beli edebiliyor.Sorun ani olarak ortaya çıkarsaKadında durum biraz farklı, kadın evlilik dışı cinsellik serbestliği içinde olmadığı için, ancak genellikle evlendiğinde böyle bir problemi olduğu ortaya çıkıyor. Tabii orada birçok psikososyal faktör devreye giriyor. Diyelim ki evli erkek, o Güne kadar herhangi bir cinsel fonksiyon problemi, sertleşme, erken boşalma, isteksizlik yaşamamış. Bir Gün birden bire, kendisi bağlantısını kuramasa da, görünen hiçbir neden yokken, birden bire bir gün sertleşememe ya da erken boşalma gibi bir sıkıntı yaşıyor.Toplumun, kültürel yapının, geleneksel normların kendisine yüklediği bir takım güçleri erkeklikle tanımladığı için (ki bizim kültürümüzde bu çoğunlukla böyle, yani sertleşme eşittir erkeklik olduğu için) ciddi bir paniğe kapılıyor ve ‘eyvah artık benim bu hayatım bitti' diye düşünüyor. Çünkü belirli bir yaştan sonra cinsel isteklerin azaldığı da insanlar birbirlerinden duyarak öğreniyorlar. Psikolog Eracar, erkeğin bu paniğine şöyle yaklaşıyor:"Bir kere neden bunun olduğunu bilmediği için, artı şiddetli bir panik yaşadığı için, bedenindeki bu parçanın, penisin, kendine ait bu organın, kendinden bağımsız çalışan bir organ olduğu gibi bir duygu ve düşünce geliştiriyor. Tabii ilk önce bir doktora gitmesi lazım bu insanın. Panik halinde çoğu zaman hiçbir yere gitmiyor önce. Tekrar deneme yapıyor. Tekrar denerken ‘yine aynı şey olacak mı' korkusunu yaşadığı için, panik tekrarlıyor ve aynı şey oluyor.'Cinselliğe biçilen değer hayatı belirliyorHalbuki bunların hiçbiri gerçek ilişkiler değil. Tamamen cinselliğe atfedilen yanlış değerlerin, yüklenen fazla değerlerin insan hayatını organize eder hale gelmesi… Kısacası, fonksiyon bozukluğu bir kez yaşandıktan sonra bu sıkıntı, cinsel iktidara yüklenen anlamların şiddeti oranında katlanıyor ve artıyor.Sertleşmeyi sağlayamayan erkek, hiçbir şekilde cinselliği yaşamadan uzun yıllarını geçirilebiliyor. Eğer ahlaki değerleri dışarıda başka ilişkileri aramak, kendini başka yerde denemek gibi şeylere izin vermiyorsa, yaşam anlayışı ve felsefesi doğrultusunda ‘ben artık bu şeylerden elimi eteğimi çekmek istiyorum' diyor.Daha dinsel, öteki dünyayla ilgili, cinselliğin içine girmeyeceği konulara yöneliyor. Çünkü bu da bir tatmin yöntemi oluyor.Partner değiştirmek çözüm mü?Sertleşme sorunu yaşayan erkeğin ilk aklına gelen şey, cinselliği bir başka kadınla denemek oluyor. Ama parter değiştirme eğilimi, kişinin kültürüne ve yaşam alışkanlıklarına göre farklılık gösteriyor. Aslında partner değiştirdiğinde de fazla bir şey olmadığını anlatıyor Nevin Eracar:"Diyelim ki eşiyle böyle bir problemi yok. Bir başka kadınla birlikte oluyor işte felekten bir gece çalarken, orada yaşıyor bu olayı. Belki de ‘karıma ihanet ediyorum' düşüncesi, belki bir suçluluk duygusu, belki bir frenleme mekanizması olabiliyor bu. Böyle vakalarla karşılaşıyoruz. Dışarıdaki insanlarla kesinlikle olmayabiliyor. ‘Eşinizle bir sorun var mı' diyoruz, ‘hayır' diyorlar. Burada apaçık görülüyor ki, bir gün önce eşiyle sorun yok, ertesi gün dışarıdaki kadınla sorun var, çok belli ki sadece bir fonksiyon bozukluğu ve bu konuya atfettiği anlamlarla ve değerlerle ilgili bir sıkıntı. Bazen de eşiyle hiçbir şekilde ereksiyon sağlayamazken, dışarıdan biriyle çok ‘başarılı' bir cinsellik yaşıyor. O zaman da ‘ben karımla olamıyorum, karından dolayı böyle, ben dışarıda mutlu oluyorum' diyor. Bu kadın tek bir kadınsa, bir tek onunla olabiliyor ve kadın onun için artık baş tacı oluyor.'Erkek, bedenine yabancılaşırsa…Kişi bedenin o parçasını, yani penisini, kendinden bağımsızca hareket eden özerk, kendisinin hükmedemediği bir parça gibi algıladığı için, ‘O' ne yapacak diye bakıyor. Halbuki o ne yapacak diye bakmak kendisi için ciddi bir handikap. ‘Bu benim bedenimin bir parçası, ben bunu kontrol edebilirim' gibi yetişmiş olsaydı, en temelde erkekliği öğrenirken bu konularda gerçekten yeterli bilgiler edinmiş, bu organın nasıl sertleştiğini, bütün bu fonksiyonları fizyolojik olarak öğrenmiş olsaydı, o zaman bu problemler belki biraz daha hafifleyebilirdi. Ama bu konuları konuşmak, bunlar hakkında bilgilenmek, hatta bilgisiz olduğunu göstermek ayıp olduğu için, bilgilerin de sadece sertleşme ve başarma üzerine odaklanmasından dolayı, bu konuları hiç kimseyle konuşamıyor ve tekrar tekrar kendi kendine denemeler yapıyor.Fobiler, takıntılarCinsel yaşamları yolunda gitmeyen insanların hayatlarına bakıldığında başka minimal problemlerin de olduğu görülüyor: Fobiler, aşırı korkular ve takıntılar. Bu özellikler hem genetik hassasiyet açısından hem de modelleri etkilemesi açısından daha sonraki nesillere de aynı ev içinde taşınıyor ve geleneksel yaşam biçimleri olarak evden eve taşınıyor.Psikolog Eracar, dışarıdan bakıldığında birebir nedensellik kurulabilecek bazı olayların görülebildiğini söylüyor. Mesela insanın hayatında her şey yolundayken, cinsel fonksiyon bozukluğu söz konusu olmuyor.Erkek 'seks bitti' deyince…Yard. Doç. Dr. Nevin Eracar, erkek iktidarsızlık sorununu kabullenince evlilik içinde neler yaşandığını anlatıyor:"Biz sadece tedaviye gelmiş olan insanların yaşantılarını biliyoruz. Gelmeyip, bu şekilde hayatlarını sürdüren insan olduğunu da eşlerinin bize başvurusundan tahmin ediyoruz. Kadın geliyor, 40 -50 yaşları arasında, hiçbir problemi yok, eşinizle cinselliğiniz nasıl diye soruyoruz, ‘çoktan bitti, biz ayrı yatıyoruz' cevabını veriyor. Neden? Eşimin öyle bir hastalığı oldu, ondan sonra ben de pek şey yapmadım zaten' diyerek bu konuyu kabulleniyor kendisi istekli olduğu halde. Ama kadının istekli olması ayıp olduğu için, kocasına ‘bir doktora gidip, şunu halletsene' diyemiyor. Ya da kendine başka çareler arıyor ve buluyor. Birçok çift biliyorum, kadın kendine başka çare aramış, dışarıda partneri olmuş, erkek bunu hissediyor ama bunu görmezlikten geliyor. Bu konuşulmuyor. Bütün belirtilerden belli ki, kadının dışarıda bir yaşamı var. Erkek bunu kendine yedirip, 'sen ne yapıyorsun' dışarıda diyemiyor. Böyle bir şey yokmuş gibi davranıyor.'

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

*

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.