Memorial Hastanesi İç Hastalıkları Bölüm Koordinatörü Prof. Dr. Yavuz Baykal, masum sanılan karın ağrısı ve şişkinlik gibi şikayetlerin “yaşam boyu devam eden tek gıda alerjisi” olan “çölyak” hastalığının belirtisi olabileceğini söyledi.

Memorial Hastanesi İç Hastalıkları Bölüm Koordinatörü Prof. Dr. Yavuz Baykal, “yaşam boyu devam eden tek gıda alerjisi” olan, genellikle kalıtsal olarak ortaya çıkan ve tedavi edilmediği, özenli davranılmadığı takdirde de hayatı çekilmez hale getirebilen çölyak hastalığı hakkında bilgi verdi.

Çölyak hastalığının bağırsaklarda besin Maddelerinin sindiriminin ve emiliminin bozulmasına yol açan bir hastalık olduğunu belirten Prof. Dr. Yavuz Baykal, “Çölyak hastalığı olan insanlar, Buğday, Arpa, çavdar ve bir dereceye kadar da Yulafta da bulunan bir Protein olan ‘gluten’e karşı hassasiyet gösterir.

Bu kişiler gluten içeren gıdalarla beslendiklerinde ince bağırsaklarında oluşan immunolojik reaksiyonlar sonucu hücrelerde iltihap ve hasar oluşturur. Oluşan bu hasar sonrasında besin maddelerinin sindirimi ve emilimi bozulacağından, ishal ve zamanla vücutta bazı maddelerin eksikliği ortaya çıkar” dedi.

Prof. Dr. Baykal, çölyak hastalığının genetik bir hastalık olduğunu ve hastaların yüzde 10 kadarında ailede çölyak hastalığı olan başka bireylerin de bulunduğunu söyledi.

Çift yumurta ikizlerinde yüzde 30 oranında görülen bu hastalığın tek yumurta ikizlerinde görülme oranının yüzde 70 olduğunu ifade eden Baykal, stresin de çölyaka zemin hazırladığına dikkat çekti. Hastalığın her yaşta ortaya çıksa da 8-12 aylık çocuklarda ve 30-40 yaş aralığında daha sık görüldüğünü kaydeden Baykal, “Hastalık ileri yaşlarda da ortaya çıkabilmektedir. ‘Latent’ veya ‘sessiz çölyak’ hastalığı ise, bu hastalığa ait tipik bulguların olmadığı fakat kalıtsal yatkınlığı olan hastalar için kullanılan bir terimdir. Bu hastalarda zamanla çölyak hastalığı yerleşir. Çölyak hastalığının gerçek sıklığı bilinmemektedir. Kan bankasındaki kanlar üzerinde yapılan serolojik çalışmalar her 300 kişiden birinde bu hastalığın bulunabileceğini düşündürmektedir” diye konuştu.

“ÇÖLYAK; İSHAL, ŞİŞKİNLİK VE KARIN AĞRISI İLE KENDİNİ BELLİ EDİYOR”Çölyak hastalığının ishal, şişkinlik ve karın ağrısıyla kendini gösterdiğini söyleyen Baykal, hastalığın belirtilerini ise şöyle sıraladı:

“Emilim ve sindirim bozukluğunun derecesine bağlı olarak Çölyak hastalığı çocuklarda ve erişkinlerde farklı belirtilerle kendini gösterir. Çocuklarda gelişme ve büyüme geriliği çölyak hastalığının erken bulgusu olabilir.

Karın ağrısı, bulantı, kusma, ishal, huysuzluk, uyuklama, davranış bozuklukları ve okulda başarısızlık görülebilecek diğer belirtilerdir. Bulguların ortaya çıkması ve şiddetlenmesi yıllar sürebilir.

Çölyak hastalığı erişkinlerde genellikle 30-40 yaş civarında ortaya çıkarsa da daha ileri yaşlarda da görülebilir.

Hastalıklı kişilerde belirtiler iki şekilde kendini gösterir; emilim bozukluğuna bağlı olanlar ve besin, Mineral ve vitamin eksikliğine bağlı olanlar. Hastalarda temel besin kaynakları olan; Protein, karbonhidrat ve yağ emilimi bozulmuştur ve en ciddi emilimi bozulan ise yağlardır.

Yağ emiliminin bozulması sonucu hastalarda ishal ve şişkinlik şikayetleri ortaya çıkabilir. Karbonhidrat emilim bozukluğu sonucu ise hastalarda laktoz intoleransı ortaya çıkar, bu durum sütlü yiyecekler sonrası hastalarda karın ağrısı ve şişkinlik gibi şikayetlere neden olabilir.”

Hastalarda beslenme bozukluğu, vitamin ve mineral yetersizliğine bağlı olarak, zayıflama ve ödem, Kansızlık (demir ve B12 vitamin eksikliği), kemik erimesi (osteoporoz), kolay çürüme (K vitamin eksikliği), sinir hasarı, periferik nöropati (B12 ve B1 vitamin eksikliği), kısırlık (adet bozukluğu, düşükler), kas güçsüzlüğü (potasyum, Magnezyum yetersizliği), saç dökülmesi ve iştahsızlık meydana geldiğini belirten Prof. Dr. Yavuz Baykal, hastalığın nasıl teşhis edildiğini ise şöyle anlattı:

“Çölyak hastalığından şüphelenildiğinde, ayrıntılı bir muayeneden sonra bazı kan ve dışkı testleri istenir. Kalsiyum, Magnezyum, potasyum, protein, kolesterol, B12 vitamini, A Vitamini, folik Asit ve demir gibi bu hastalıkta vücutta eksilebilecek bazı maddelerin kandaki seviyelerinin ölçülmesi, tam kan sayımının yapılması ve iltihap belirteçlerinin kontrol edilmesi yanında; çölyak hastalığının teşhisinde kullanılan bazı testlerin de yapılması gerekir. Çölyak hastalığının tanısında mutlaka yapılması gereken bir diğer inceleme, ince bağırsak mukoza biyopsisidir. Özellikle belirgin kilo kaybı, karın ağrısı, Kansızlık, gece terlemeleri ve kanama gibi bulguları olan hastalarda bu incelemelerin yapılması ve gerektiğinde bilgisayarlı batın tomografisi gibi başka görüntüleme yöntemlerine başvurulması gerekebilir.”

“ÇÖLYAK HASTALIĞININ İLAÇ TEDAVİSİ YOK”Hastalığın tedavisi konusunda da bilgi veren Prof. Dr. Yavuz Baykal, hastalığın erken teşhis edilmemesi halinde ciddi problemlerin ortaya çıkabileceğini söyledi.

Hastalığı işaret eden bulgulara benzer şikayetleri veya ailesinde çölyak hastalığı öyküsü olanların bir iç hastalıkları uzmanı veya gastroenteroloji uzmanına başvurmaları gerektiğine dikkat çekerek, “Çölyak hastalığı olanların yüzde 10 kadarında; anne, baba, kardeş veya çocuklarında da aynı hastalık görülebilir. Gebelik döneminde kansızlığı belirgin ölçüde şiddetlenen kadınların çölyak hastalığı yönünden araştırılması gerekir. Çölyak hastalığında tedavinin temelini sıkı bir glutensiz diyet uygulanması oluşturur. Bu amaçla gluten içeren Tahıl ürünleri (buğday, Arpa ve çavdar) kullanılarak yapılan gıda maddelerinin kesinlikle yenmemesi gerekir. Pirinç, mısır, patates ve soya Unundan yapılmış ürünler yenilebilir. Meyve, sebze, yumurta ve et ürünlerinin yenmesinde sakınca yoktur.

Gluten içermeyen bir diyetin uygulanması normal beslenmeye göre daha pahalı, güç ve sıkıcı olabilir. Bu nedenle kesin tanı konulmadan bu tür bir diyetin uygulanması tavsiye edilmez. Bu hastalarda laktoz eksikliği (laktoz intoleransı) de olabildiğinden başlangıçta süt ve sütlü gıdaların alınmaması önerilir” diye konuştu.

Memorial Hastanesi İç Hastalıkları Bölüm Koordinatörü Prof. Dr. Yavuz Baykal, çölyak hastalığında ilaç tedavisi olmadığını hatırlatarak, sıkı bir glutensiz diyet uygulayan hastalarda hastalığın genelde iyi bir gidiş gösterdiğini, hastalığın sıkı diyet ile kansere dönüşüm engellenebileceğini dile getirdi.(iha)

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.