Uzmanlar, havaların soğumasıyla birlikte kış hastalıklarının da yavaş yavaş ortaya çıktığını hatırlatarak, kışı yatakta geçirmemek için çeşitli uyarılarda bulundu.
Üst solunum yolu enfeksiyonları tehlikeli mi? Zatürreenin ilk belirtileri neler? Akut bronşit tedavi edilmez ise ne olur? Grip aşısı ne zaman yapılmalı?
Amerikan Hastanesi Göğüs Hastalıkları Bölümü’nden Prof. Dr. Levent Tabak ve Dr. Elif Altuğ Kolsuk, tüm bu sorulara yanıt vererek, kışı yatakta geçirmemek için çeşitli uyarılarda bulundu.
Yapılan açıklamada, gribin belirtilerinin, soğuk algınlığında görülen belirtilerden daha şiddetli olduğu ifade edilerek, bu belirtiler şöyle sıralandı: “Yüksek ateş, öksürük, baş, boğaz, vücut ve kas ağrısı ve halsizlik.”
Okul çağındaki çocuklar ve gençlerdeki yakınmaların ise erişkinlerdekilerle benzerlik gösterdiği, ancak bebeklerde tanı koymanın zor olduğu, belirtilerin, diğer virüslerin neden olduğu enfeksiyonlar gibi olduğu bildirildi.
Açıklamada, iyileşme sürecinin 1-2 hafta içerisinde tamamlandığı, özellikle yaşlılarda halsizlik, kuvvetsizlik gibi yakınmaların, iyileşmenin ardından da uzun süre devam edebileceği ifade edilerek, “Etkili bir tedavi ile hastalık süresi kısaltılır ve yaşam kalitesi artırılabilir. En iyi korunma yöntemi grip aşısı olup; en uygun uygulama zamanı Ekim başı ila Kasım ortasındadır. Grip aşısı, her yıl tekrarlanmalıdır” denildi.
50 yaş ve üzerindekiler, huzurevinde yaşayan veya kronik bakım altındaki kişiler, kalp ve akciğer hastaları ile Astım gibi kronik hastalığı olanlar, 6 ay-18 yaş arasında uzun süreli Aspirin tedavisi gören çocuklar, kronik hastalık nedeniyle son 1 yıldır hastanede yatan veya tedavi görenler, HIV Pozitif virüsü taşıyanların ve kalabalık ortamlarda yaşayan öğrenci ve askerler ile diğer meslek gruplarındakilerin grip aşısı olmaları gerektiğini vurgulandı.
Hastalığın en yaygın komplikasyonunun ise zatüre gelişimine neden olması olduğu belirtilirken, nefes darlığı ve öksürükle birlikte göğüs ağrısı görülmesi durumunda; ayrıca sarı-yeşil renkte veya kanlı bir şekilde balgam geliştiğinde, mutlaka doktora başvurulması gerektiğinin altı çizildi.
Önlem alınmadığı takdirde ölümcül olabilen zatüre hakkında da bilgi veren uzmanlar, “Akciğerdeki Hava keselerinin iltihap ve Sıvı ile dolması neticesinde kana Oksijen ulaşamadığı için vücut hücreleri düzenli çalışamaz. Akciğerlerde ciddi bir enfeksiyona yol açması nedeniyle zatüre ölümcül sonuçlar doğurabilir. Hastalığın belirtileri, ani ve şiddetli ataklarla gelen kuru öksürük, ateş ve titreme, bulantı ve kusma ve halsizlik şeklinde olabilir. Hastalığın tedavisi ise genç, bağışıklık sistemi güçlü kişiler ile erken tanı konulan vakalarda ayrıca enfeksiyonun lokal olduğu kişilerde tedaviye yanıt alınmaktadır. Doktorun önerisiyle uygun Antibiyotik belirlenerek; hastalığın seyrine göre kullanılmaktadır. İyi bir terleme ve gereken durumlarda oksijen alımı ile destek tedavisi sağlanır. Yakınmalar, 7 ila 10 Gün içerisinde azalsa da tamamen iyileşme sağlanması haftalar sürebilir. Hastalığın tekrarını önlemek için yeterli sürede istirahat gerekmektedir” açıklamasında bulundu.
AKUT BRONŞİT TEDAVİ EDİLMEZ İSE ZATÜRE GELİŞEBİLİR
Uzmanlar, akut bronşit hastalığının da çoğunlukla bakteriler ve/veya virüslere bağlı olarak ortaya çıktığını ifade ederek, “Genellikle günlük aktiviteleri kısıtlamayacak şekilde hafif seyreder ve tamamen geçer. Akut bronşit üst solunum yollarının viral enfeksiyonlarından ya da soğuk algınlığından sonra ortaya çıkar. Kronik sinüzit ve/veya alerjisi olan hastalarda da görülmekte olup; hastalığın ardından zatürre gelişebilir. Hastalığın belirtileri burun akıntısı, fenalık hissi, titreme, hafif ateş, kas ağrısı, boğaz ağrısı, başlangıçta kuru öksürük ve daha sonraları balgam çıkarma şeklinde olabilir. Akut bronşit tanısı, hastalığın öyküsünün alınması ve fizik muayene ile koyulmaktadır ancak tanıyı kesinleştirmek için şu tetkikler de gerekebilir; akciğer grafisi, kan tahlilleri, kandaki oksijen miktarının ölçülmesi, burun/boğaz salgısından kültür ve akciğer fonksiyon testleri. Tedavi; hastanın yaşı, genel Sağlık durumu, tıbbi geçmişi, ilaçlara karşı toleransı ile hastalığın diğer hastalıklar üzerine oluşabilecek etkisi göz önünde bulundurularak düzenlenmektedir. Akut bronşit çoğunlukla virüs enfeksiyonlarına bağlı oluştuğundan, antibiyotik tedavisi genellikle gereksiz olup; destek tedavisi yeterlidir. Ateş düşürücüler, ağrı kesiciler, öksürük şurupları ve sıvı alımının artması gibi.”
Bir diğer dikkat çekilen hastalık ise sinüzit. Sinüzitin baş ağrısına neden olabileceği ancak günlük yaşamda karşılaşılan baş ağrılarının küçük bir kısmını sinüzitlerin oluşturduğu bildirildi.
Hastalığın belirtilerinin yüzde ağrı, burun tıkanıklığı, iltihaplı akıntı, koku alma bozukluğu, Ağız Kokusu, dişlerde ağrı, öksürük, ateş ve halsizlik şeklinde olabileceği ifade edilerek, bu belirtilerin hepsi ile her zaman karşılaşılmayabileceği belirtildi.
Prof. Dr. Levent Tabak ve Dr. Elif Altuğ Kolsuk, yaptıkları açıklamada, “Sinüzit nadir olarak bronşit ile bir arada görünebilir. Hastalar, burun ve sinüslerdeki dolgunluk ve tıkanıklıkta olduğu gibi baş ağrısını da sinüzit olarak yorumlayabilmektedir. Günlük yaşamda karşılaşılan baş ağrılarının aslında küçük bir kısmını sinüzitler oluşturmaktadır. Sinüzite bağlı baş ağrıları, tipik olarak soğuk algınlığı ile burun tıkanıklığının arkasından gelmektedir. Sinüzitte daha çok alın, göz çevresi ve yüzde ağrı oluşmakta ve ağrı yere eğilmekle birlikte artmaktadır. Sinüzitte, migrende olduğu gibi bulantı oluşmamakta ve ağrı krizler halinde gelmemektedir. Sinüzitte burun akıntısı, hem yapışkan hem de iltihap nedeniyle sarımsı yeşil renkte olabilir. Alerjik burun hastalıklarında ise akıntı, bol miktarda ve Su gibidir. Sinüzit nadiren komşu olduğu göz ve beyinde enfeksiyonlara neden olabilir. Koruyucu mekanizmaların bozulması sonucu sinüzit oluşmaktadır. Bu mekanizmaların en önemlisi tüylü hücrelerin yaptığı temizliktir. Hücrelerin çalışması daha çok soğuk algınlığı denilen virüslerle bulaşan hastalıklar sırasında bozulmakta; bu esnada ayrıca sinüslerin içini döşeyen örtü de kalınlaşmaktadır. Bu durum, sinüslerin burunla bağlantısını sağlayan kanalların tıkanmasına yol açmaktadır. Tıkanıklığın ardından bakteriler sinüs içerisinde çoğalarak, sinüzite neden olmaktadır. Her zaman bakteriler ile oluşmayan hastalığa, virüsler ve mantarlar da neden olabilmektedir” ifadelerine yer verdi.
Sinüzitin sıklıkla soğuk algılığı geçirenlerde, polipleri olanlarda, sigara kullananlarda, alerjisi olanlarda, salgı yapısı çok yapışkan olanlarda , septumlarda (Burun orta bölmesinin, sinüs kanallarının olduğu yerlerde çıkıntı yapması), hava kirliliğinde görülebileceği bildirildi. Açıklama şöyle tamamlandı: “Soğuk algınlığı bulguları olmayan tek taraflı sinüzitlerin, diş hastalıkları ile diş çekiminden kaynaklanma olasılığını akla getirmektedir. Basit bir soğuk algınlığında görülen şikayetler ortalama 1 hafta sürmektedir. Bu süreden sonra devam eden şikayetler, doktora başvurmayı ve sinüzit tedavisini gerektirmektedir. Özel durumlarda sinüs kanallarından gelen akıntı, bakteri araştırması için laboratuara gönderilebilir. Şikayetlerin 2 Ay kadar devam etmesi veya sık sık tekrarlanması durumunda ise kronik sinüzit söz konusudur. Bu durumda sinüslerin yapısını ve hastalık nedenlerini ayrıntılı olarak görebilmek için bilgisayarlı tomografi tetkiki yaptırılmalıdır. Sinüzit tedavisinde; sinüslerin havalanmasını kolaylaştıran dekonjestanlar (tablet, süspansiyon ve burun damlası şeklinde) ile antibiyotikler kullanılmaktadır. Eğer belirlenen durumun ilaçlarla tedavisi mümkün olmayacaksa; cerrahi tedavi önerilmektedir. Son zamanlarda yaygın olarak kullanılan Fonksiyonel Endoskopik Sinüs Cerrahisinde (FESS), kronik sinüzitlerin tedavisinde eskiye oranla daha başarılı sonuçlar elde edilmektedir.”