Uzmanlar, hamilelik sürecinin, yaşam kavgası içinde pek çok zorluk yaşayan kadına yeni stresler eklediğini belirtirken, stresin, hamilelik döneminde görülen bazı gebelik komplikasyonlarının da sebebi olabileceğini kaydetti.

Hamilelik döneminde hamile kadının vücudunda, duygularında ve yaşam tarzında değişiklikler meydana geldiğini belirten uzmanlar, yaşanan stresin, anne adayının davranış ve alışkanlıklarının değişmesine neden olarak erken doğum ve düşük doğum kilosuna yol açabileceğini söyledi. Özellikle yüksek oranda stres yaşayan bir kadının, Sağlıklı yaşam koşullarına dikkat etmeyerek, yeterli ve düzgün beslenmeyerek ve hatta Alkol ve sigara gibi hamilelik üzerinde olumsuz etkileri olduğu kanıtlanmış alışkanlıklar edinebileceğine dikkat çeken uzmanlar, bu alışkanlıkların sadece erken doğum ve düşük doğum ağırlığına değil, bebekte bazı yapısal anomalilere de yol açabileceğinin altını çizdi.

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Opr. Dr. Alper Mumcu, tüm bunlarının yanında stresin her zaman sanıldığı kadar kötü olmadığını ifade ederek, “Uygun şekilde üzerine gidildiği taktirde stres insanlara yaşam mücadelesinde heves ve güç verebilir. Stres kaynaklarıyla baş edebildiğini düşünen insan (buna hamile kadınlar da dahildir), kendini enerjik ve güçlü hisseder. Böyle bir kadın, ev ve iş hayatında üzerine düşen görevleri daha kolaylıkla yerine getirebilir ve stresten kaynaklanan sağlık sorunlarına daha az maruz kalır” şeklinde konuştu. Stresin, rahatsız edici boyutlara ulaştığında bütün insanlarda olduğu gibi hamile bir kadında da zararlı olacağını açıklayan Opr. Dr. Alper Mumcu, aşırı stresin kısa dönemde halsizlik, yorgunluk, uykusuzluk, anksiyete, iştahta artma ya da azalma, baş ve sırt ağrılarına yol açabileceğinin de altını çizdi.

BEBEĞİN SAĞLIK DURUMU ANNEYİ STRESE SOKAR
Yüksek düzeyde stresin uzun süre devam etmesi durumunda, enfeksiyonlarla başa çıkma yeteneğinin azalmasının, yüksek tansiyon ve kalp hastalıkları gibi problemleri de beraberinde getirebileceğine vurgu yapan Opr. Dr. Alper Mumcu, hamile bir kadının karşılaşabileceği stres kaynaklarını şu şekilde özetledi:

“Hamileliğe bağlı ortaya çıkan bulantı, kusma, sık idrara çıkma, bel ağrısı, ellerde ve ayaklarda şişlikler gibi belirtiler, hamile kadın için stres kaynağı olabilir. Hamilelik sürecinde ortaya çıkan hormonal değişimler kadının psikolojik durumunda ve mizacında değişikliklere neden olabilir. Hamile kadınla eşini strese sokan önemli bir faktör de, bebeklerinin sağlık durumudur. Bebeğin sağlıklı olup olmadığı hemen hemen tüm kadınlarının zihnini tüm hamilelik süreci boyunca meşgul eder. Bununla birlikte özellikle ilk hamileliğini yaşayanlar, doğum süreci ve doğum şekliyle ilgili olarak da sıkıntılar yaşar. Kadınların pek çoğu doğum sancılarıyla başa çıkamayacağını, rahat ve güzel bir doğum yapamayacağını ve bebeğine zarar verebileceğini düşünür. Anne-baba adaylarını endişelendiren bir başka konu ise, ekonomik faktörlerdir. Bebeğin doğumu ve sonrasındaki harcamalar sırasında sıkıntı yaşayacakları korkusu, geleceğin ebeveynlerini huzursuz eder. Özellikle son yıllarda tüm dünyada yaşanan ekonomik krizler nedeniyle işsiz kalma korkusunun da eklenmesi, yaşanan stressin artmasına neden olmuştur. Tüm bu stresler eğer riskli bir gebelik söz konusuysa kat be kat artar. Hamileliğin getirdiği yüksek risk nedeniyle işinden ayrılmak zorunda kalan, hele hele yatağa bağlanmak zorunda kalan kadın için önündeki dönem oldukça zor geçecektir.”

ERKEN DOĞAN BEBEKLERİN KİLOLARININ DÜŞÜK OLMASI NORMALDİR
Yüksek orandaki stresin, erken doğum ve düşük doğum ağrılıklı bebek dünyaya getirme riskini artırdığına değinen

Opr. Dr. Alper Mumcu, stresin hangi mekanizmalarla böyle sonuçlara sebep olduğuyla ilgili olarak da, “1999 yılında Kaliforniya Üniversitesi Los Angeles Tıp Fakültesi’nde yapılan bir araştırmada, hamileliklerinin 18 ve 20. haftasında yoğun stres yaşadıklarını ifade eden kadınların kan dolaşımında kortikotropin salgılatıcı Hormon (CRH) adı verilen bir Hormonun yüksek oranda bulunduğu saptanmıştır. Aynı çalışmada, yüksek miktarlardaki CRH’nin erken doğumla ilişkisinin olabileceği gösterilmiştir.

Aynı bulgular başka araştırmalar tarafından da desteklenmektedir. Beyin ve plasenta tarafından üretilen CRH doğum eylemi ile yakından ilgilidir. CRH vücutta prostoglandin adı verilen ve rahim kasılmalarına yol açan bazı Maddelerin salınmasını tetikler. CRH stres ortaya çıktığında beyinden salgılanan ilk hormondur. Erken doğan bebeklerin kilolarının düşük olması normaldir. Ancak stres, zamanında doğan bebeklerin kilolarının da olması gerekenden daha düşük olmasına yol açmaktadır. CRH ve benzeri stres hormonları, plasentaya giden damarlarda daralmaya ve bebeğe daha az oksijenle besin maddesi gitmesine neden olmaktadır. Bu durum bebeklerdeki gelişme geriliğinin sebebi olabilir” şeklinde açıklama yaptı.

Finlandiya’da yapılan bir araştırmada, gebeliklerinin erken döneminde yoğun stres yaşayan kadınlarda gebeliğe bağlı yüksek tansiyon ve preeklempsinin yaklaşık 3 kat daha fazla görüldüğünün saptandığını aktaran Op. Dr. Alper Mumcu, bu sonucun stresin bazı gebelik komplikasyonlarıyla da ilgisinin olabileceğini gösterdiğini vurguladı.

STRESİ AZALTMANIN YOLLARI
Op. Dr. Alper Mumcu, 1995 yılında Kaliforniya’da yapılan bir başka çalışmayla ilgili olarak, “Yoğun stresin düşük riskini 2-3 kat arttırdığını ve bu artışın 32 yaşından büyük kadınlarda daha belirgin olduğunu ortaya koymuştur. Her birey farklı durum ve davranışları stres kaynağı olarak görür. Biri için eğlenceli olan bir durum, diğeri için stres kaynağı olabilir. Benzer şekilde bireylerin strese verdiği cevap da farklıdır.

Kentucky Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde yapılan bir araştırmada, kan basınçları normal olan hamile kadınlara bir matematik problemi sorulmuş ve daha sonra kan basınçları ölçülmüş. Kan basıncındaki artışın daha fazla olduğu kadınlarda hamileliğin ilerleyen dönemlerinde erken doğum ve fetal gelişim süreci ve dolişim geriliğinin daha sık ortaya çıktığı saptanmış. Bu öncü çalışmanın sağladığı bulgular, stres kaynakları ve bunlarla mücadele teknikleri konusunda yeni çalışmaların yapılmasına ön Ayak olabilir” dedi. Hamile kadınların özel ve iş yaşantısındaki stres kaynaklarını belirlemesi ve bunlarla mücadele yöntemleri geliştirmesi gerektiğine değinen Opr. Dr. Alper Mumcu, hamile olsun ya da olmasın sağlıklı ve güçlü her kadının stresle daha kolay mücadele edebileceğini ifade etti.

Mumcu, “Sağlıklı beslenmek, yeteri kadar uyumak, alkol ve sigaradan uzak durmak ve egzersiz yapmak gerekir. Egzersiz, kadının güçlü olmasını sağlar. Yorgunluk, halsizlik ve bel ağrıları gibi hamilelikle ilgili rahatsızlıkların görülme sıklığını azaltır. Kadının eşi, ailesi ve iş arkadaşlarının desteği de son derece önemlidir. Bu kişiler hamile kadına duygusal açıdan destek olabilecekleri gibi, işlerinde yardımcı olarak da kadının yaşadığı stresin azalmasına yardımcı olabilir.

Hamilelikte önerilen stresle mücadele bazı teknikler vardır. Özellikle gevşeme teknikleri doğum sırasında da kadına yardımcı olur. Hamilelik süresince stresle başa çıkmak için gevşeyin, dinlenmek için Gün içinde kendinize zaman ayırın, rahat bir pozisyon alın. Telefon ve Televizyon gibi cihazların olmadığı bir odada uzanın. Aklınızdan her şeyi çıkartarak gevşemeye çalışın. Soluk alıp verişiniz üzerine odaklanın. Karnınızdan (göğsünüzden değil) nefes alıp verin. Yavaş, derin ve ritmik bir şekilde soluk alıp verin. Kaslarınızı dinleyin ve onları gevşetmeye çalışın. Kendinizi huzur verici bir yerde düşleyin. Bebeğinize güzel sözler fısıldayın ve bunları her gün 20-30 Dakika süreyle yapın” şeklinde tavsiyelerde bulundu.
İHA

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

*

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.